Ramazan orucu emrini kıyas ayetlerinden alan özel bir ibadettir. Kulların, hem kendilerini hem de çevresindeki kişileri tanıyabilmesi adına ve içinde bulunduğu duruma önlem alması için iman tabiatlarını bir ölçü üzerine açıklayan ayetlere kıyas ayetleri denir. Aziz Allah Kuran’da kullarına çeşitli ayetiyle kıyaslar verirken; Bakara Suresi 185. ayeti de kulların imanını ölçüsüyle kıyas etme imkanı sağlayan bir ayettir.
Önemle belirtmek gerekir ki; Oruç kelimesi dilimize Farsçadan geçmiş bir kavramdır. Farsça bir sözcük olan oruç kelimesi yerine Kuran’da Arapça “savm” kelimesi kullanılır. Savm etmek, kişinin bir şeyi kendisine men etmesi, yasaklaması anlamına gelir. Ve savm edilecek şeylerin mahiyeti ve hikmeti, ilgili ayetlerinde detaylarıyla ayrıntılanır. “Nefsi savm etmek”, veya “kulun kendisine konuşmayı savm etmesi” gibi Kuran’da bildirilen farklı oruç ibadetleri, ilgili ayetlerinde mutlaka ölçüsü ve mahiyetiyle detaylandırılır.
Altını çizmemiz gerekir ki; Günümüz dini yaşantısında kullanılan ve dilimize Farsça’dan girmiş oruç kelimesi gibi dini tanımlar; Kitapların yaygın olmadığı Osmanlı döneminde, Acem ruhbanlar aracılığıyla İran acem kökenli bir anlayışla halka yansımıştır. İran acem din kültürü; Tahrif edilmiş Tevrat hükümlerinden alıntı açıklamalarla doludur ve bu sebeple ; Günümüzde oruç ibadeti ve açıklamalarının birçoğu Kuran ile çelişir. Bu nedenle, Ramazan orucunu ayetiyle idrak etmek gerekir;
“O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur’ân onda indirilmeye başlandı. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa oruç tutsun. Kim hasta, yahut yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diler zorluk dilemez. Sayıyı bir aya tamamlamanızı, size doğru yolu göstermesi karşılığında; Allah’ı kalben yücelttiğinizi belgelemeniz için ister. Umulur ki bu davete icabet ederek şükredenlerden olursunuz.” Bakara Suresi,185
Ayetinin hemen başında, insanların irşad olması için zihinlerde, Hakk ile batılı ayıracak olan hidayet rehberimiz Kuran’ın Ramazan ayında indirildiği açıklanmaktadır. İşte bu önemle, “Aziz Allah’a şükür mukabilinde” oruç tutmamız beklenir.
“Hadis” Allah tarafından bildirilen doğruluğu tartışılmaz “mutlak gerçek haber” demektir; Bu sebeple Kuran’ın diğer bir ismi Hadisi Kitabe’dir. Hadis kavramı, müşrik ruhban zihniyetler tarafından çarpıtılarak günümüze gelmiş olsa da: Geçmişte yaşanmış olayları, mutlak doğru olarak kullara haber ettiği için; Kuran ayetlerine hadis denir. Önemle belirtmeliyiz ki; Kişilerin verdiği haberler mutlak doğru olmadığı için kul haberlerine hadis değil havadis denir. Bu kavram ayetiyle sabittir.
Allâhu nezzele ahsenel Hadisi Kitaben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd. Zumer suresi,23
Allah hakk katından açıklanan hakk-i’kat’ı Biri diğerini teyid eden ve açıklayan birbiriyle uyumlu ayetler halinde, teşbihler ve kıssalarla ahenklenmiş bir “hadis kitabı” olarak, katından lütfedilen en güzel sözlerle bölüm bölüm indirdi. Öyle ki; Bu kitabın etkisiyle Rablerine haşyet duyan kimselerin tüyleri ürperir, Sonra hem bedenleri hem kalpleri hem de gönülleri Allah’ın zikrine (Kuran’a) karşı yumuşar. İşte bu mucize Allah’ın kuluna hidayetidir ki onunla dilediğini hak selamete ulaştırır. Allah kimi saptırırsa ona hidayet edecek yoktur. Zumer suresi 23
Zira Aziz Allah; Hakk ile batılı ayırmakla insanları irşad olmaya yönlendiren nimet-i Kur’an’ı göndermesi karşılığında, oruç tutmayı kendisine bir şükür mahiyetinde bekler. Bu nedenle Ramazan ayı ve Ramazan orucunun diğer adı şükür ayı ve şükür orucudur.
Batıla inanmış müşrik hahamlar ve papazlar, daha geniş kitleleri kendi etraflarında toplayıp sömürmek adına, daima insan nefsine kolay olanı sunarak ibadetleri eksiltmiş veya kısaltmıştır. Günümüzde alim kisvesi altında medyaya para karşılığı uydurma açıklamalar yapan hocalar gibi.
Bu nedenle oruç ayetleri zikredilirken oruç ibadetindeki bu hakikata vurgu yapılmıştır.
Ey iman edenler! Oruç, sizden önceki müminlere de farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takva ile (hükmüne itaat ile) “korunanlardan olursunuz”. Bakara Suresi,183
Ayetinde de vurgulandığı üzere; Oruç İbadeti; Hakim Allah’ın hükmüne itaat etmekle kişinin kendisini, Rahim Allah’ın koruma kalkanı içerisine alıp böylece varlığını her tür şerden uzaklaştırmasıdır. Allah’a ve buyruklarına doruk itina etmek demek olan takvanın akibeti; Aziz Allah’ın fazlına kavuşmakla kişinin kendisini koruması demektir. Zira, Rahim Allah yalnızca kendisine inanan ve dayanan takva sahibi muttekilerin dostu ve yardımcısıdır.
“Her insanın önünde ve arkasında kendisini Allah’ın emrine bağlı olarak koruyup denetleyen melekler vardır. Onlar, Allah’ın emrinden olup, sadece muttakileri korurlar. Gerçek şu ki, insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe, Allah onların da durumunu değiştirmez. Allah bir insana ya da topluma kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak, bir felaket tattıracağı zaman, onu geri çevirecek kimse yoktur. Zaten insanların Allah’tan başka koruyup kollayacak hiç kimseleri yoktur”. Rad suresi 11
Ramazan orucu ; Kişinin yiyecek, içecek cinsellik gibi nefsin isteklerinden kendisini savm etmesidir. Oysa günümüzde oruç ibadetine münafık zihniyetler tarafından farklı manalar da yüklenebilmektedir..
Oruç tutmak; sadece yeme içme ve cinsellikten kısıtlanmaktan ibaret değildir. Bunlara ilave olarak; Yalan söylememek, gıybet etmemek, riyakar olmamak , hırsızlık yapmamak, vb gibi Kuran’da bildirilen yasaklara da riayet edilmesi farzdır. Denilerek Ramazan ayında sıklıkla bu gibi uyarılar yapılır. Ancak şunu asla unutmamak gerekir ki; ahlaki hükümler üzerindeki, emir ve yasaklar sadece Ramazan ayına özgü bir durum değildir. Kul Kelime-i şahadet ile İslam olmaya yemin ettikten sonra, Hadi Allah’ın tüm hükümlerini kendi kul yükümlülükleri olarak kabul edip , ömrünün sonuna kadar onları ifa etmek zorundadır. Zira İslam dini; Emir ve yasakların bayramdan seyrana yaşandığı ve yaşatıldığı bir münafık tahayyülü değildir. Bu hakikatla; Orucun bir aya mahsus bir savm İbadeti olduğunu ve hükümler üzerindeki emir ve yasakların ise takva dairesinde bir ömür boyu ifa edilmesi gerektiğini idrak etmek gerekir.
Ramazan Orucu; İnsanların irşad olması için lütuf eylediği nimeti Zikr-i Kur’an, karşılığında Aziz Allah’a minnettar olduğumuzu göstermek için, nefsimizi bir ay savm ederek, O’nu kalben yücelttiğimizi davranışlarımızla delillendirdiğimiz, bir ibadettir. Orucun nasıl kaza edileceği, kaza diyeti ve vakitleri, ölçüsüyle ayetlerinde ayrıca ayrıntılanmıştır.
“Size farz kılınan oruç ,sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” Bakara Suresi, 184
“ Şayet kullarım, sana benden sordularsa, gerçekten ben çok yakınımdır. Bana dua edince, duacının duasını kabul ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler.” Bakara Suresi 186
“Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah’ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. Allah, âyetlerini insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar.” Bakara Suresi 187