İnsanların ırklara kabilelere kavimlere ayrılması ve Babil reddiyesi

İnsanların, ırklara, kabilelere, kavimlere ayrılması, Kuran’ın Hucurat suresi 13. ayetinde “Babil kulesi inancı reddiyesiyle” zikir bulur ve çok tanrılı şirk inançlarının tümünün müşterek yaradılış anlatısı olan, Babil kulesi efsanesine atıf yapılarak, İslam’ın önemli bir hakikatı zikredilir. Hucurat suresi 13. ayetinde zikredilen konu; Çok tanrılı şirk inançlarının yaratılış efsanelerinden birisi sayılan ve güneş tanrısı inançlarından,Tevrat’a ve İncile de aktarılmış olan Babil kulesi inancının reddiyesidir.

Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve Sizi, birbirinizi tanımanız üzere ırklara ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah’ın indinde en çok kerim olanınız, en çok takva sahibi olanınızdır. Muhakkak ki Allah, en iyi bilen ve haberdar olandır. Hucurat suresi 13

Çok tanrılı müşrik inançlarına göre (tümünde İncil ve Tevratta da) Tanrı insana benzer ve tepsi gibi düz tahayyül ettikleri bir dünyanın üzerinde bulunan gök katında, hemen bulutların üzerindeki konutunda ikamet ederdi. Erken Mısır dönemi tüm firavunları gibi, Hz Musa döneminde Mısır’da; Güneş tanrısı Ra’nın oğlu olarak kutsanmış ve tanrı sayılan firavunlar, yaşarken tanrının tek yetkilisi yani yeryüzü vekili olarak ülkeyi yönetirlerdi. Güneş tanrısı Ra ile yani babalarıyla irtibat noktası olarak yüksek bir piramit inşaa ederler ve öldükten sonra da babaları Tanrı Ra ile oradan irtibatlandıklarını iddia ederek halkı kandırırlardı. Nitekim Hz Musa, Firavunu ve halkını, işinde ve hükmünde ve yönetiminde asla aracı ve vekil kabul etmeyen Alemlerin Rabbi olan Allah’a iman etmeye çağırınca, Firavun Aziz Allah’ın {bkz;mearic suresi 4 melek hızıyla 50 bin yılda ancak ulaşılabilen) mearic 4 ahiret aleminde olduğunu henüz idrak edemediğinden ve kendi tanrıları gibi Aziz Allah’ın da bulutların hemen üzerinde ikamet ettiği zannıyla demişti ki ;

Ve firavun yardımcısına şöyle dedi: “Ey Haman! Benim için yüksek bir kule inşa et. Umulur ki böylece, “Musa’nın Allah’ın varlığının delillerine ulaşırım, böylece belki Musa’nın İlâhı’na muttali olurum. Muhakkak ki ben, Musan’ın yalancı olduğunu zannediyorum. dedi. Mümin suresi 36,37

Aziz Allah tarafından defaatla uyarılmalarına rağmen, atalarından devraldıkları çok tanrılı şirk inançlarını, tahrifatlarla kitaplarına uyarlamış olan yahudilerin “sözde Tevrat”  kitabında/ Tekvin/ yaratılış kitabı 11. kısmında, Babil Kulesi’den bahsedilir. 

Efsaneye göre; Nuh’un oğulları Büyük Tufan’dan sonra Sümer’e yerleşmiş ve tanrıya ulaşmak için göklere kadar yükselen bir kule yapmak istemişler. Bunu gören tanrı, “Tek bir halk birlik olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre, düşündüklerini gerçekleştirmekte hiçbir engel tanımayacaklar” demiş ve böylece, kendisine ulaşmaya çalışan ve o zamana kadar tek dil konuşmakta olan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engellemiş. Böylece insanları farklı dillere ırklara ve kabilelere ayrıp dünyanın dört bir yanına dağıtmış. Böylelikle insanlar farklı dillere ayrılmakla yeryüzünün dört bir yanına dağıtıldıkları için bir daha asla birbirlerini tanımamışlar ve bu yüzden aralarında yakınlık kurup kaynaşamamışlar. .Bkz aşağıda; Tevrat/ Yaratılış kitabı (Tekvin) bölüm 11 ayet1~9} 

Aziz Allah Hucurat suresi 13. ayetinde, Çok tanrılı Sümer Mısır ve Babil inançlarından gelmiş olan, hem Yahudi hem Hıristiyan hem Arap müşriklerin, müşterek kabul ettikleri bu uydurma müşrik yaratılış hikayelerine karşılık, “Biz insanların birbirleriyle konuşmalarını engellemek için değil, aksine tanışıp kaynaşmaları üzere kabilelere, milletlere ayırdık  yani birbirleriyle konuşmalarını yasak etmedik” vurgusuyla ‘çok tanrılı inançların tümünde mevcut olan “kendisine ulaşmamaları için tanrının insanları ırklara ve dillere ayırmış olduğu masalını” ayet-i hakikatıyla reddetmiştir.

Babil kulesi inancı, çok tanrılı inançların uzantısı olan, Tevrat yaratılış kitabında şöyle aktarılır;

TEVRAT  

Yaratılış kitabı (Tekvin)
BÖLÜM 11 Babil Kulesi
Yar.11: 1 Başlangıçta dünyadaki bütün insanlar aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı.
Yar.11: 2 Doğuya göçerlerken Şinar (İbranice Sümer) bölgesinde bir ova bulup oraya yerleştiler.
Yar.11: 3 Birbirlerine, “Gelin, tuğla yapıp iyice pişirelim” dediler.Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar.
Yar.11: 4 Sonra, “Kendimize bir kent kuralım” dediler, “Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız.”
Yar.11: 5 RAB insanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi.
Yar.11: 6 “Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre, düşündüklerini gerçekleştirmekte, hiçbir engel tanımayacaklar” dedi,
Yar.11: 7 “Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar.”
Yar.11: 8 Böylece RAB onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu.
Yar.11: 9 Bu nedenle kente Babil adı verildi. Çünkü RAB bütün insanların dilini orada karıştırmış ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıtmıştı.

ÇOK  TANRILI İNANÇLARDA IRK UNSURU

Tevrat ve İncil dahil olmak üzere; Tüm çok tanrılı şirk inançlarında tanrılar, halkı sömüren elit hakim zümrenin ve onların çıkar payandası olan aracıların adeta birer kuklasıdır ve tamamen ırk temelli bir inanç sistemleri mevcuttur. Her ülkenin tanrısı, kendi ulusunu korur ve diğer ırklara kabilelere karşı düşmanlık yapardı. Şirk inançlarında tanrılar, elit hakim zümre tarafından, elit zümrenin çıkarlarını korumak ya da sürdürmesi adına ve insanları kendi amaçlarında kullanmak gayesinde, ruhbanlar aracılığıyla zihinlerde yaratılmış sahte tanrılardır.
Amaç; Topluluğu ırk temelli bir inanç ekseninde bir arada tutarak, savaş zamanlarında kral ve krala bağlı elit zümrenin mülkü olan toprakları korumak, yeni savaşlarda elde edilecek toprak ve ganimetleri ele geçirmek adına tanrı için ölmeye hazır asker temin etmek ve barış zamanlarında ise; Elit hakim zümrenin konforunu sürdürmesi gayesinde ürününden pay verecek kitleyi elde tutmaktır. Bu nedenle şirk inançlarında ırkçılık olmazsa olmaz bir temel unsurdur. Örneğin Tevratta, Mısırdan çıkış 34 bölüm 1-16 arasında ve aşağıda örneklediğimiz, hükmün tekrarı olan yasanın tekrarı 7. bölümünde şöyle bildirilmektedir;

Tanrı’nın Öz Halkı Bölüm 7

Yas.7: 1 “Tanrınız RAB mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde, önünüzden birçok ulusu -Hititler’i, Girgaşlılar’ı, Amorlular’ı, Kenanlılar’ı, Perizliler’i, Hivliler’i, Yevuslular’ı, sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu- kovacak.

Yas.7: 2 Tanrınız RAB bu ulusları elinize teslim ettiğinde, onları bozguna uğrattığınızda, tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla antlaşma yapmayacaksınız, onlara acımayacaksınız.

Yas.7: 3 Kız alıp vermeyeceksiniz. Kızlarınızı oğullarına vermeyeceksiniz; oğullarınıza da onlardan kız almayacaksınız.

Oysa Tevrat’ın ırkçı güçlü ve gaddar tanrısı kadar; Hititliler’in de tanrısı vardı ve Hitit halkını korurdu. Kenanlıların da tanrısı vardı ve Kenan halkını korurdu. Sümerlilerin tanrısı da sümer halkını korur ve İki ülke savaşmadan önce aracılar daima, kendi tanrılarının ne denli kudretli olduğunu halka överek abartarak anlatırlardı.  Böylece halk cesaretlenir ve Tanrı’lar üzerinden halklar savaştırılmış olurdu. Ancak mutlak galip daima, savaşta ele geçirdikleri toprakları ve ganimetleri mülküne geçiren; Tanrının yeryüzündeki temsilcisi sayılan Kral, elitler ve ruhbanlar olurdu.  Bu nedenle ırkçılık, halkı sömüren elit zümre ve ruhbanlar için reddiyesi imkansız bir cazibeydi. 

Oysa ayetinin hemen başında zikrettiği üzere Aziz Allah insanları, “ilk yaratılışla ahirette” Adem ve eşinden yaratıp onları yeryüzünde çoğalttı. Ve böylece aynı atadan türeyen insanoğlunu, “Allah’a sadakat” dairesinde sınamak üzere yeryüzüne gönderdi ve bu hakikatla yeryüzünde ırk üzerinden yapılan tüm ayrışmaları kullarına yasak edip; İslam inancının temel direği zikredilen ve Allah’a koşulsuz itaat ve sadakat demek olan “Allah’a takva ile yönelmeyi” yegane üstünlük saydı ve ayet-i kerimesi içinde takva sahiplerini müjdeledi;

Muhakkak ki Allah’ın indinde en çok kerim [en şerefli olanınız] en çok takva sahibi olanınızdır. 

Onlar hala Kuran’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer O,Allah’tan başkasının katından olsaydı,kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar, çelişkiler, ihtilaflar bulacaklardı.Nisa suresi 82