Bismillâhirrahmânirrahîm
65/TALÂK-1: Yâ eyyuhen nebiyyu izâ tallaktumun nisâe fe tallikûhunne li iddetihinne ve ahsûl iddeh(iddete), vettekûllâhe rabbekum, lâ tuhricûhunne min buyûtihinne ve lâ yahrucne illâ en ye’tîne bi fâhişetin mubeyyineh(mubeyyinetin), ve tilke hudûdullâh(hudûdullâhi), ve men yeteadde hudûdallâhi fe kad zaleme nefseh(nefsetu), lâ tedrî leallallâhe yuhdısu ba’de zâlike emrâ(emren).
Ey nebî! Kadınları boşadığınız zaman, o taktirde onların iddetlerini sayarak müddet bitiminde boşayın. Ve Rabbiniz Allah’a karşı takva sahibi olun. Onları bu süreçte evlerinden (refakatçi olarak) siz çıkartmayın. Onlar da dışarıya artık (sizinle beraber) çıkmasınlar. Size açıkça bir fahişelikle gelmedikçe “iddet müddetince onları gözetin“ ve evden kovmayın. (boşanma hususları Bkz;Bakara suresi 226~242. ayetleri arasında ayrıntılı açıklanmıştır.) Ve bunlar, Allah’ın hudutlarıdır (sınırlarıdır). Ve kim Allah’ın hudutlarını aşarsa, o taktirde kendi nefsine zulmetmiş olur. Bilemezsin, belki Allah bundan sonra bir iş (barıştırır ya da ayrılanlar için daha hayırlı bir durum ) husule getirir.
65/TALÂK-2: Fe izâ belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin evfârikûhunne bi ma’rûfin ve eşhidû zevey adlin minkum ve ekîmûş şehâdete lillâh(lillâhi), zâlikum yûazu bihî men kâne yû’minu billâhi vel yevmil âhir(âhiri), ve men yettekıllâhe yec’al lehu mahrecâ(mahrecen).
Böylece onların (boşadığınız hanımlarınızın) bekleme süreleri tamamlandığı (iddetleri sona erdiği) zaman barışmak isterlerse {Bkz: Bakara suresi:228} artık onları marufla (bkz:Bakara 228,242 Aziz ve Hakim Allah’ın Kuran’da kadınlar için belirlediği hakları onlara tekrar geri vererek) tutun veya marufla (bkz:Bakara 228,242 Aziz Allah’ın hüküm ettiği Kuran boşanma hükümleriyle) onlardan ayrılın. Ve bu müddet tamamlanınca sizden adalet sahibi iki kişi de (boşanmaya) şahitlik etsin. Şahitliği Allah için yapın. Allah’a ve ahir güne (Ahirete ve azabına) inanan kimseye işte bununla (Allah’ın hükmüyle) vaazedilir. Ve kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, (Allah) ona bir çıkış yeri nasip kılar. (en hayırlı en faydalı kapıyı açar)
65/TALÂK-3: Ve yerzukhu min haysu lâ yahtesib(yahtesibu), ve men yetevekkel alâllâhi fe huve hasbuh(hasbuhu), innallâhe bâligu emrih(emrihî), kad cealallâhu li kulli şey’in kadrâ(kadren).
Ve Allah hesap etmediği (aklına gelmeyen) bir yerden onu rızıklandırır. (Kadın veya erkek olsun Allah, takva sahibi muttakilere talak/boşanma ardınca yeni kısmetler açar) Kim Allah’a tevekkül ederse, artık ona O (Allah) kâfidir. Muhakkak ki Allah, emrini yerine getirendir. Allah herşey için bir kader tayin etmiştir.
65/TALÂK-4: Vellâî yeisne minel mahîdı min nisâikum inirtebtum fe iddetuhunne selâsetu eşhurin vellâî lem yahıdn(yahıdne), ve ulâtul ahmâli eceluhunne en yada’ne hamlehunn(hamlehunne), ve men yettekıllâhe yec’al lehu min emrihî yusrâ(yusren).
Ve eğer hayzdan (adetten) kesilmiş olan kadınlarınızdan şüphe ederseniz, o taktirde onların iddeti (müddeti) 3 aydır ve (yaşlılıktan ya da stresten veya çeşitli fiziki kusurlardan dolayı) hayz (adet) olamayan kadınların da (iddeti 3 aydır). Yüklü olan (hamile) kadınların müddetleri ise yüklerini bırakıncaya (doğum yapana) kadardır. {bkz:Bakara suresi 233} Ve kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, (Allah) mutlaka ona işlerinde kolaylık sağlar.
65/TALÂK-5: Zâlike emrullâhi enzelehû ileykum, ve men yettekıllâhe yukeffir anhu seyyiâtihî ve yu’zım lehû ecrâ(ecren).
İşte bu, Allah’ın size indirdiği emridir. Ve kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, onun günahlarını örter. Ve onun ecrini azamî artırır.
65/TALÂK-6: Eskinû hunne min haysu sekentum min vucdikum ve lâ tudârrûhunne li tudayyikû aleyhinn(aleyhinne), ve in kunne ulâti hamlin fe enfikû aleyhinne hattâ yeda’ne hamle hunn(hunne), fe in erda’ne lekum fe âtûhunne ucûre hunn(hunne), ve’temirû beynekum bi ma’rûf(ma’rûfin), ve in teâsertum fe se turdıu lehû uhrâ.
Sizin ikâmet ettiğiniz yerin (evin) bir bölümünde, gücünüz yettiği kadar onları misafir tutun. Ve onları sıkıntıya düşürmek için (ayrılsınlar diye) onlara zarar vermeyin ve eğer onlar yüklü (hamile) iseler, o taktirde yüklerini bırakıncaya (doğum oluncaya) kadar onlara infâk edin. (bkz: Talak suresi 7) Ve eğer bundan sonra sizin için emzirirlerse, o zaman onların ücretlerini verin. Ve maruf ile (Bkz; Bakara suresi 233 ayetinde size hüküm edildiği şekilde) aranızda görüşün. Ve eğer bir güçlüğünüz olursa (zorlanırsanız), o taktirde onu bir başkasına emzirteceksiniz. {Ayetin Maruf hükmü için Bkz: Bakara suresi 233}
65/TALÂK-7: Li yunfık zû seatin min seatih(seatihî), ve men kudire aleyhi rızkuhu fel yunfik mimmâ âtâhullâh(âtâhullâhu), lâ yukellifullâhu nefsen illâ mâ âtâhâ, seyec’alullâhu ba’de usrin yusrâ(yusren).
Geniş imkân sahibi olan, geniş imkânlarından infâk etsin. Ve kim, üzerindeki rızkı az ise, o taktirde Allah’ın ona verdiğinden infâk etsin. Allah kimseyi, ona verdiğinden fazlası ile mükellef (sorumlu) tutmaz. Allah, zorluktan sonra kolaylık verecektir.
65/TALÂK-8: Ve keeyyin min karyetin atet an emri rabbihâ ve rusulihî fe hâsebnâhâ hisâben şedîden ve azzebnâhâ azâben nukrâ(nukren).
Ve nice ülkeler Rab’lerinin ve O’nun Resûlleri’nin (şimdi size beyan ettiği gibi) bildirdiği emrine itaat etmediler (haddi aştılar). Bu sebeple onları şiddetli bir hesaba çektik. Ve onları çok korkunç azapla azaplandırdık.
65/TALÂK-9: Fe zâkat ve bâle emrihâ ve kâne âkıbetu emrihâ husrâ(husren).
Böylece (o ülke halkları) Allah’a itaatsızlık etmenin vebalini tattı. Ve onların sonu daima hüsran oldu.
65/TALÂK-10: E addallâhu lehum azâben şedîden fettekûllâhe yâ ulîl elbâb(elbâbi), ellezîne âmenû, kad enzelallâhu ileykum zikrâ(zikren).
Allah onlar için (ayet-i hükmüne icabet etmeyenler için) çok şiddetli azap hazırladı. Ey âmenû (Allah’a aracısız iman ve teslim) olan ulûl’elbab! Öyleyse bu hususta Allah’a karşı (talak/boşanma hususunda ayet-i hükmünü mutlaka kararlılıkla ifa edin ) takva sahibi olun. Çünkü Allah size zikri indirmiştir!
Hükümlerine sadakat dairesinde sınamak gayesiyle yeryüzüne gönderdiği insanoğlu için, İlahi ilmi ve hikmetiyle kulları yararına hükümler koyan Alim ve Hakim Allah, her dönem içinde, Resul’leri vasıtasıyla sınav hükümlerini ihtiva eden buyruklarını iletmiştir. Her dönem {bkz; Beyyine suresi 3} gönderdiği hükümler aynı olduğu için, “hükümlerin tekrarı” manasıyla Kuran’ın ana ismi zikr’dir. Kuran’ın ve Hz Musa’ya gönderilen Tevrat’ın ve Hz İsa’ya gönderilen İncil’in ve diğer Resul’lere gönderilen kitapların ortak ismi, aynı hükümleri barındırdığı için “hükümlerin tekrarı” manasıyla zikr’dir. Zikr tek tanrılı “İslam dininin hüküm kitabının ortak ismi” iken; Kuran Tevrat veya İncil gibi isimler Zikr’in { bkz: Rad suresi 38} dönemsel niteleyici adlarıdır. Diğer kitaplar aracılar tarafından tarihsel süreçlerde tahrif edildiği için bu nedenle Aziz Allah SÂD suresi 1. ayetinde Kur’an’dan “Zikr kitabının sahibi” yani “içinde İslam hükümlerini eksiksiz barındıran tek ve yegane kitap” olduğunu vurgulamıştır. Ve ayrıca Âl-i İmran suresi 58. ayetinde Kuran için “geçmişe de hakim olan Zikr kitabı” olduğu vurgulanmıştır.
Tezekkür; Allah’ın eksiksiz kitabı olan Zikr/Kuran ayetleri ile bildirdiği hususlara iman edip Zikr ayetlerindeki bilgiler ile bir konuyu zihninde muhakeme edip karar vermek demektir. Örneğin “sadaka verin” diyen bir ayetini okurken sadakaların “yoksunlara verilmesini açıklayan” bir diğer ayetiyle zihninde birleştirip, her ayetini Allah’ın açıklama getirdiği bir diğer Kuran ayetiyle zihninde örtüştürerek kavramakla ; Aziz Allah’ın kullarından isteklerini, menfaat uğruna değiştiren aracılara ihtiyaç duymadan, Zikr hükümleriyle yani Te-Zikr/Tezekkür yöntemiyle Allah’a aracısız yönelmek demektir. {bkz;Sad 29,İbrahim 52, Zumer 18 Mümin 54} parantez içinde verdiğimiz konumuzu açıklayan te-Zikr örnekleri gibi.
Ulul’elbab; Zikr ile tezekkür etmekle aracıların yalan yanlış eksik bilgilerine ihtiyaç hissetmeden, Allah’a aracısız yönelen kullarına ise Ulul’elbab denir. Ulul’elbab; “her dönem” {bkz; Zumer suresi 18 Rad suresi 10} tebliğ edileni saklamadan muktesim müşrikler gibi { bkz; hicr suresi 90} değiştirmeden dini açıklayıp yaşayıp yaşatanlar demektir. Ulul’elbab kişilerin detaylı özellikleri için {bkz; Rad suresi 19~30}
65/TALÂK-11: Resûlen yetlû aleykum âyâtillâhi mubeyyinâtin li yuhricellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minez zulumâti ilen nûr(nûri), ve men yû’min billâhi ve ya’mel sâlihan yudhilhu cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), kad ahsenallâhu lehu rızkâ(rızkan).
Resûl, âmenû olanları (Allah’a aracısız iman ve teslim olanları) ve amilüssalihat (Allah razı etmek için salih ameller ) yapanları, karanlıklardan nura çıkarmak için size Allah’ın âyetlerini işte böyle açıklayarak okuyor. Ve kim, Allah’a îmân ederse ve salih amel işlerse onları, içinde ebediyyen kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere dahil eder. Allah’ın (varlığı), o kimseler için artık en güzel rızık olmuştur.
65/TALÂK-12: Allâhullezî halaka seb’a semâvâtin ve minel ardı mislehunn(mislehunne), yetenezzelul emru beynehunne li ta’lemû ennallâhe alâ kulli şey’in kadîrun ve ennallâhe kad ehâta bi kulli şey’in ilmâ(ilmen).
O Allah ki, yedi kat gökleri ve yeryüzünün kat kat misli olan ahiret alemini de O yarattı. Böylece; Allah’ın herşeye (müşriklerin inanmadığı ahiret alemini de yaratmaya) kaadir olduğunu ve Allah’ın herşeyi ilmen ihata etmiş olduğunu (İlmiyle kuşattığını) idrak ederek, emirlerine (işbu ayet-i hükümlerine) itaat etmeyenleri de kuşatabileceğini mutlaka bilmelisiniz.