TAHRÎM SURESİ

Bismillâhirrahmânirrahîm

66/TAHRÎM-1: Yâ eyyuhen nebiyyu lime tuharrimu mâ ehallallâhu lek(leke), tebtegî merdâte ezvâcik(ezvâcike), vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
Ey nebî! Zevcelerinin rızasını arayarak, Allah’ın (hükümleriyle) sana helâl kıldığı şeyi (bkz;Tahrim 5 gerektirdiği hallerde boşanmayı) sen şimdi niçin kendine haram ediyorsun? Ve Allah; Gafur’dur, Rahîm’dir.

66/TAHRÎM-2: Kad faradallâhu lekum tehillete eymânikum, vallâhu mevlâkum, ve huvel alîmul hakîm(hakîmu).
Allah, gerektiği durumlarda (evlilik akti) yeminlerinizi çözmenizi size (Kuran hükümleri ve ölçüsüyle) farz kılmıştır. Ve Allah, sizin dostunuzdur ve O; Alîm’dir (en iyi bilendir), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

66/TAHRÎM-3: Ve iz eserren nebiyyu ilâ ba’dı ezvâcihî hadîsâ(hadîsen), fe lemmâ nebbeet bihî ve azherehullâhu aleyhi arrefe ba’dahu ve a’rada an ba’d(ba’dın), fe lemmâ nebbeehâ bihî kâlet men enbeeke hâzâ, kâle nebbeeniyel alîmul habîr(habîru).
Nebî, zevcelerinden birisine gizli bir sır söylemişti. Fakat (zevcesi) o  sırrı bir başkasıyla paylaşınca; Allah, Resul’üne bu durumu haber/hadis etti. (bildirdi). (Ancak,Zevcesi) sırrı paylaştığı kişiye sırrın bir kısmını açıklamış birkısmını kendisinde saklamıştı. Nebi, tüm olanları (Alim ve Habir Allah detaylı bildirdiği için/ne kadarını söyleyip söylemediğini en ince ayrıntısına kadar) vakıf olduğunu (zevcesine) söylediği zaman, (Zevcesi): “Bunu sana kim söyledi ?” dedi. (Nebî): “Bana Alîm (herşeyi en iyi bilen) ve Habîr (herşeyden haberdar) olan Allah bildirdi.” dedi.

66/TAHRÎM-4: İn tetûbâ ilâllâhi fe kad sagat kulûbukumâ, ve in tezâherâ aleyhi fe innallâhe huve mevlâhu ve cibrîlu ve sâlihul mû’minîn(mû’minîne), vel melâiketu ba’de zâlike zahîr(zahîrun).
Siz ikiniz de (Nebi aleyhinde gizlice konuşan iki kadın) Allah’a tövbe etmelisiniz. Çünkü (Nebi aleyhine yardımlaşmakla) ikinizin de kalbi (İslam’dan) kaymıştı. Ve eğer O’na (Hz. Muhammed (S.A.V)’e) karşı (aleyhinde) yardımlaşırsanız, o taktirde muhakkak ki Allah, O’nun (Hz. Muhammed S.A.V)’in) Mevlâsı’dır, Cibril (A.S) ve mü’minlerin salih olanları ve bunlardan başka melekler de O’na zahirdirler (daima Hz Muhammed S.A.V)’in yardımcısıdırlar).

66/TAHRÎM-5: Asâ rabbuhû in tallakakunne en yubdilehû ezvâcen hayren min kunne muslimâtin mû’minâtin kânitâtin tâibâtin âbidâtin sâihâtin seyyibâtin ve ebkârâ(ebkâren).
(Nebi aleyhinde yardımlaştığınız için/Tahrim 1,2,3 de zikredilen boşanma gerekçesi ve şartları oluştuğu için) Eğer (o) şimdi sizi boşarsa, onun Rabbinin, Nebi için sizin yerinize, sizden daha hayırlı olan müslüman (Allah’a aracısız teslim olmuş) kadınlar, mü’min kadınlar, (Allah’a ve Resulüne) kanitin (“kalben kanaat etmiş”) olan kadınlar, tövbe eden kadınlar, kul olan kadınlar, oruç tutan kadınlar, dul ve bakire olan kadınlardan zevceler (eşler) ile değiştirmesi umulur.

66/TAHRÎM-6: Yâ eyyuhellezîne âmenû kû enfusekum ve ehlîkum nâren vakûduhân nâsu vel hicâretu aleyhâ melâiketun gılâzun şidâdun lâ ya’sûnallâhe mâ emerehum ve yef’alûne mâ yu’merûne.
Ey âmenû olanlar! (Allah’a aracısız iman ve teslim olanlar) Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten (cehennemden) kendinizi ve ailenizi koruyun. Onun emirlerine itaatkar, çok sert güçlü ve acımasız melekleri vardır. Allah’ın onlara (meleklere azap emri üzerine) emrettiği şeyde, asla Allah’a asi olmazlar ve emrolundukları şeyi mutlaka yaparlar.

66/TAHRÎM-7: Yâ eyyuhellezîne keferû lâ ta’tezirûl yevm(yevme), innemâ tuczevne mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Ey inkâr edenler! O gün (din/hesap gününde) özür beyan etmeyin. (Çünkü) Sizler şimdi yapmış olduğunuz şeylerin karşılığı olarak orada cezalandırılacaksınız.

66/TAHRÎM-8: Yâ eyyuhellezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhâ(nasûhan), asâ rabbukum en yukeffire ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meah(meahu), nûruhum yes’â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Ey âmenû olanlar (Allah’a aracısız iman ve teslim olanlar!) Allah’a Nasuh Tövbesi (hükümlerini tekrar ihlal etmeyeceğinize dair kararlı samimi ve pişmanlık dolu bir tövbe) ile tövbe edin! Böylece; Umulur ki Rabbiniz, sizin günahlarınızı örter ve sizi altından nehirler akan cennetlere koyar. O gün Allah, nebîleri ve O’nunla beraber olanları asla mahzun etmez. Yeryüzünde Onların nurları, (Allah’ın zikri Kuran ve yol göstericileri olarak Resul) müminlerin *sağlarında” ve önlerinde koşar. “Rabbimiz, bizim nurumuzu tamamla ve bize mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir). Muhakkak ki Sen, herşeye kaadirsin.” derler.

Sağlarında”, “Sağ taraftan gelinmesi”, “insana amel defterinin sağ tarafından verilmesi” “kişinin kendisini sağ tarafta görmesi” deyimleri kuranın muhtelif ayetlerinde sıklıkla kullanılır. Günümüzde kullanılmayan bu deyim; Bir insanın yeryüzünde Allah’a karşı itaatkar olup meşru bir hayat ya da görev sürdürmüş olduğunu açıklayan bir kavramdır. Bu deyim Kuran’da {bkz; Rum suresi 28} sağ elinizin altındakiler vurgusuyla “köleliği kendilerine Allah tarafından meşru kılınmış bir hak gören müşrikler” için kullanıldığı gibi, saffat 28. ayetinde aracıların kendilerini insanlara ‘Allah’ın “yetkilendirilmiş olduğu meşru görevlileri” olarak gösterdikleri vurgulanmaktadır. Hadid suresi 12. ayetinde ve Tahrim suresi 8. ayetinde “sağlarında” ifadesiyle; Hz Muhammed (S.A.V) efendimizin meşru bir Resul olarak Allah’ın Nur’u kuran ile müminlere önderlik ettiği açıklanmaktadırlar. Ayrıca bu deyim Kuran’da ilgili muhtelif ayetlerinde “Amel defterinin sağdan verilmesi” vurgusuyla kulun Allah’a itaatkar ve meşru bir yaşam sürdürmüş olduğunu anlamlandıran bir kavramdır. Meşru bir yaşam sürdürmüş amel defterleri sağ tarafından verilmiş olan kullara Ashab-ı Meymene denir. {bkz;Hakka suresi 19 Vakıa suresi 8 isra suresi 71, Müdessir suresi 39 İnşikak suresi 7}

66/TAHRÎM-9: Yâ eyyuhen nebiyyu câhidil kuffâre vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennem(cehennemu), ve bi’sel masîr(masîru).
Ey nebî! Kâfirlerle ve münafıklarla cihad et. Ve onlara galiz (sert) davran. Onların mevası (barınacağı yer) cehennemdir. Ve o ne kötü bir varış yeridir.

66/TAHRÎM-10: Dareballâhu meselen lillezîne keferûmreete nûhın vemreete lût(lûtın), kânetâ tahte abdeyni min ibâdinâ sâlihayni fe hânetâhumâ fe lem yugniyâ anhumâ minallâhi şey’en ve kîledhulen nâre mead dâhılîn(dâhilîne).
Allah, kâfirlere, Hz. Nuh’un ve Hz. Lut’un hanımını örnek verdi. İkisi de, salih kullarımızdan iki kulumuzun (nikâhı) altındaydı. Fakat ikisi de (Allah’a ve İslam’a) ihanet etti. Bu yüzden ikisine de, Allah’tan gelen şeye (azaba) karşı, onlardan (eşlerinden) bir fayda olmadı (eşleri Resul dahi olsa onları kurtaramadılar). Ve onlara: “İkiniz de (cehenneme) giren diğer kafirlerle beraber (ateşe) girin.” denildi.

66/TAHRÎM-11: Ve dareballâhu meselen lillezîne âmenûmreete fir’avn(fir’avne), iz kâlet rabbibni lî indeke beyten fîl cenneti ve neccinî min fir’avne ve amelihî ve neccinî minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne).
Ve Allah, âmenû olanlara firavunun eşini örnek verdi: (Firavun’un eşi olmasına rağmen o) “Rabbim, Senin katında cennette benim için bir ev inşa et ve beni firavundan ve onun yaptıklarından, Ve bu zalimler kavminden beni kurtar.” demişti.

66/TAHRÎM-12: Ve meryemebnete ımrânelletî ahsanet fercehâ fe nefahnâ fîhi min rûhınâ ve saddekat bi kelimâti rabbihâ ve kutubihî ve kânet minel kânitîn(kânitîne).
İmran’ın kızı Meryem ki, onun iffeti ahsendi. Bu sebeple onun içine (Hz İsa’yı) Ruhumuzdan üfledik. (Hz İsa (as)’ın ana rahmine düşmesi beşer gibi değildir ; “ Aziz Allah’ın ol demesiyle” {bkz; Âl-i İmran 3/47 3/59 Meryem suresi 21} kaza edilmiştir.) Ve O, (Hz İsa) Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını (Zikri/Kuran’ı) tasdik etti. Ve o, kanitin olanlardan (Allah’a ve hükümlerine kalben kanaat edenlerden) oldu