NEBE SURESİ

Bismillâhirrahmânirrahîm

78/NEBE-1: Amme yetesâelûn(yetesâelûne).
Birbirlerine neyi soruyorlar?

78/NEBE-2: Anin nebeil azîm(azîmi).
Kesin ve mutlaka vuku bulacak olan *nebeinden.

Nebe; Kullara tebliğ edilmek üzere, Allah’tan nebilere ulaştırılan haber demektir. Nebi kelimesi Arapça “nebe” kökünden gelir ve manası Allah’ın habercisi demektir. Ayetinde “nebeil azîm” ile vurgulanmakta olan, Aziz Allah’ın Nebileri vasıtasıyla kullarına bildirdiği ve Müşriklerin iman etmediği/kimilerinin şüphe ettiği “kıyamet ve ahiret haberleridir”. Nebe kelimesi Kuran’da; halktan gelen haberler için kullanılmaz. Bilakis ancak ve sadece nebilerin getirdiği haberlere denir. Halktan gelen haberler ise Kuran’da; söz, havadis, kem havadis veya emir gibi farklı Arapça fiiller ile ifade edilir.  Kuran’da Hz Muhammed nebiye gelen “nebeini” yani “Allah’ın vahiy hükmünü” duyduk diyerek etrafta yalan fitne haberler yayan fasıklara dikkat edilmesi ve onların getirdiği bir haberin “nebein” olup olmadığını, yani bir nebi haberi olup olmadığı hakkında mutlaka araştırma yapılması gerekliliği {bkz; Hucurat suresi 6} ayetiyle vurgulanmıştır.

78/NEBE-3: Ellezî hum fîhi muhtelifûn(muhtelifûne).
Ki onlar, onun (kıyamet ahiret cennet cehennem) hakkında ihtilâf içindeler.

78/NEBE-4: Kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Hayır, yakında bilecekler.

78/NEBE-5: Summe kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Sonra, hayır yakında mutlaka bilecekler.

78/NEBE-6: E lem nec’alil arda mihâdâ(mihâden).
Biz Arzı döşek kılmadık mı?

78/NEBE-7: Vel cibâle evtâdâ(evtâden).
Ve dağları da kazıkları

78/NEBE-8: Ve halaknâkum ezvâcâ(ezvacen).
Ve Biz, sizi çift olarak yarattık.

78/NEBE-9: Ve cealnâ nevmekum subâtâ(subâten).
Ve uykunuzu bir dinlenme zamanı kıldık.

78/NEBE-10: Ve cealnel leyle libâsâ(libâsen).
Ve geceyi dinlenmeniz için libas (örtü) kıldık.

78/NEBE-11: Ve cealnen nehâre meâşâ(meaşen).
Ve gündüzü maişet (geçim) zamanı kıldık.

78/NEBE-12: Ve beneynâ fevkakum seb’an şidâdâ(şidâden).
Ve sizin üstünüzde yedi sağlam katman bina ettik.

78/NEBE-13: Ve cealnâ sirâcen vehhâcâ(vehhâcen).
Ve gökte pırıl pırıl ışık saçan bir kandil yaptık.

78/NEBE-14: Ve enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâ(seccâcen).
Ve yağmur bulutlarından şarıl şarıl akan sular indirdik.

78/NEBE-15: Li nuhrice bihî habben ve nebâtâ(nebâten).
Onunla sizin için taneler ve nebatlar çıkaralım diye.

78/NEBE-16: Ve cennâtin elfâfâ(elfâfen).
İçiçe Sarmaş dolaş olmuş bağlar ve bahçeler (oluşsun diye).

78/NEBE-17: İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).
Muhakkak ki fasıl günü, (cennetlikler ve cehennemliklerin ayrıldığı o izin günü Allah’tan) tayin edilmiş bir vakittir.

78/NEBE-18: Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâ(efvâcen).
Sur’a üflendiği gün artık siz oraya bölük bölük geleceksiniz.

78/NEBE-19: Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben).
Ve o gün sema (diğer boyuta) açılmış, böylece (ahirete) kapılar oluşmuştur.

78/NEBE-20: Ve suyyiretil cibâlu fe kânet serâbâ(serâben).
Ve dağlar yürütülmüş, böylece hepsi artık serap olmuştur.

78/NEBE-21: İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Muhakkak ki (Allah’a ve hükümlerine sırt çevirenler için) artık cehennem mirsad (sürekli durak) olmuştur.

78/NEBE-22: Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Azgınlar için yegane meab (sığınılacak yer) olarak.

78/NEBE-23: Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
Onlar orada sonsuz zamanlar boyunca kalacak olanlardır.

78/NEBE-24: Lâ yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâ(şerâben).
Orada ne bir serinlik ve ne de bir içecek tatmazlar.

78/NEBE-25: İllâ hamîmen ve gassâkâ(gassâkan).
Gassak (irin) ve hamimden (kaynar su) başka.

78/NEBE-26: Cezâen vifâkâ(vifâkan).
Uygun bir ceza olarak.

78/NEBE-27: İnnehum kânû lâ yercûne hısâbâ(hısâben).
Muhakkak ki onlar (Ahirete iman etmeyen müşrik kafirler) ayrı bir hesap ummuyorlardı.

78/NEBE-28: Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâ(kizzâben).
Ve onlar ki o yüzden âyetlerimizi tekzip ederek yalanladılar.

78/NEBE-29: Ve kulle şey’in ahsaynâhu kitâbâ(kitâben).
Ve oysa Biz, de yeryüzünde tüm amellerini yazarak saydık (tespit ettik/ediyoruz).

78/NEBE-30: Fe zûkû felen nezîdekum illâ azâbâ(azâben).
(Orada) Haydi şimdi azabı tadın! Size artık burada azaptan başkasını artırmayacağız. denecek.

78/NEBE-31: İnne lil muttekîne mefâzâ(mefâzen).
Muhakkak ki, muttakiler (Allah’a ve hükümlerine itaatkar takva sahipleri) için ahiret yurdunda bir kurtuluş vardır.

78/NEBE-32: Hadâika ve a’nâbâ(a’nâben).
Orada bahçeler ve üzüm bağları vardır.

78/NEBE-33: Ve kevâıbe etrâbâ(etrâben).
Ve orada göğüsleri (kalpleri) sadece onlar için tomurcuklanan (sadece onlara ilk ve özel olarak yaratıldıkları için bu nedenle sadece eşlerine düşkün olan) “yaşıtları” (olan huriler) vardır.

Kuran’da “göğüs” bir kişinin gönlü/kalbi anlamında kullanılır. {Bkz: inşirah suresi} 1 Göğsün açılıp genişletilmesi” ve {bkz; Enam suresi 125} “ göğsün daraltılması ve {bkz; Zumer suresi 22} göğsün İslama açılması” ve {Bkz; Hud suresi 5} göğüslerin bükülmesi deyimleri gibi; Nebe suresi 33. Ayetinde zikredilen:” Göğsün tomurcuklanması“ , deyimi Arapça bir deyimdir. Ve {Bkz; Vakıa suresi 37} ayetinde de açıklandığı gibi, göğsün birisi için tomurcuklanması deyiminin karşılığı; Bir kişinin kalbinin sadece o kişi için atması, gönlünün o kişi için tomurcuklanıp o kişiye çiçek açması demektir. Bkz: Hicr suresi 26~50 ve Bakara suresi 30~40 Hz Adem (A.S) kovulduğu cennete tekrar kabul edilmesi için, bir daha asla Allah’a sadakatsızlık yapmayacağına dair Aziz Allah’a yemin ederek bir fırsat ister ve bu tevbeli yemin üzerine; “Allah’a aracısız sadakat” dairesinde sınanmak koşuluyla ve Allah’ın belirlediği bir ömür süresince” bu isteği Rahman Allah tarafından kabul görür. İşte bu yeryüzü sınav fırsat yaşantısını Rahmet etmiş olan Rahman Allah’a “yeryüzünde aracısız sadakat gösterip önceden ahirette verdiği yemine sadık kalan takva sahibi itaatkar muttaki kullara” “yemin sahipleri” denir. Vakıa suresinde de detaylı zikredilen huriler; Ahirette olgun bir bedende yaşayacak olan Ashab-ı yemin halkı için, onlara ilk ve sadece onlar için özel ve {Bkz; Vakıa suresi 37} “yaşıtları” olarak yaratılmış oldukları için bu yüzden ; “kalpleri/göğüsleri sadece onlar için tomurcuklanan” yani sadece eşlerine ilgi duyan, eşlerine düşkün olan hurilerdir. Ve hiç yaşlanmayan “hamein mesnun salsalin” zikredilen ahiret bedeninde, “sürekli olgun ve aynı yaşta ve sonsuz bir hayat sürdürecek olan muttaki müminlerle” birlikte daima “muttakilerin yaşıtları olarak kalacak olan hurilerdir. ”Uruben etrâbâ (etrâben); Eşlerine düşkün huriler için tezekkür ayetlerine detaylı Bkz: Vakıa suresi 22~23, 35~37

78/NEBE-34: Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan).
Ve içi sürekli dolu kadehler vardır.

78/NEBE-35: Lâ yes’meûne fîhâ lagven ve lâ kizzâbâ(kizzâben).
Onlar böylece orada (yeryüzünde aracıların uydurdukları) batıl boş sözlerle karşılaşmazlar. (Kendilerine yeryüzündeyken Kuran ayetlerinde vadedilen cenneti görürler)

78/NEBE-36: Cezâen min rabbike atâen hısâbâ(hısâben).
(Onlara) İşte Bunlar; Rabbiniz tarafından, hesaba karşılık/Takva karşılığı verilen mükâfattır. Denir.

78/NEBE-37: Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumer rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâ(hitâben).
(Allah) göklerin ve yerin ve onların arasında bulunanların Rahmân olan Rabbidir. (Yeryüzünde ve Ahirette) ondan başka hiçbir kimse (aracılar ve aracıların sahte ilahları) kullara hitaba mâlik değildir. (Yegane ve tek hüküm koyucu olan Allah’tır)

78/NEBE-38: Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben).
O gün, orada ruh ve melekler, saf saf hazır bulunurlar. O gün Rahmân’ın kendisine izin verdiği kişiden başka kimse konuşamaz. (Konuşmalarına İzin verilen önderler/Nebiler ki Her ümmetin başına tebliğ için gönderilmiş nebilerdir bkz: İsra 71 ) Ve o izin verilen (Nebiler) yeryüzünde sadece sevap olanı (Nebeini,/İslam’ı ve hükümlerini/Zikri/Kuran’ı) söylemiştir.

78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İşte o gün Hakk günüdür. Dileyen kişi, şimdiden kendisini Rabbine ulaştıran yolu ittihaz eder. (Kuran ile Sıratı Mustakîm’i yolu kendisine yol/hidayet  edinir.) Böylece Allah onun meabı (en güvenli sığınağı) olur.

78/NEBE-40: İnnâ enzernâkum azâben karîbâ(karîben), yevme yenzurul mer’u mâ kaddemet yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbâ(turâben).
Muhakkak ki,Biz sizi başınıza gelecek mutlak gerçek bir azapla uyardık. O gün kişi, sadece yeryüzünde elleri ile takdim ettiği amellere muhtaç kalacak. Ve kâfir olanlar: “Keşke ben toprak olsaydım da ahirette cehennem içinde olmasaydım” diyecek