MUCÂDELE SURESİ

Bismillâhirrahmânirrahîm

58/MUCÂDELE-1: Kad semiallâhu kavlelletî tucâdiluke fî zevcihâ ve teştekî ilallâhi vallâhu yesmeu tehâvurekumâ, innellâhe semî’un basîr(basîrun).
Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyet edenin (kadının) sözünü işitmişti. Ve Allah, sizin konuşmalarınızı işitir. Muhakkak ki Allah; en iyi işitendir, en iyi görendir.

58/MUCÂDELE-2: Ellezîne yuzâhirûne minkum min nisâihim mâ hunne ummehâtihim, in ummehâtuhum illellâî velednehum, ve innehum le yekûlûne munkeren minel kavli ve zûrâ(zûren), ve innellâhe le afuvvun gafûr(gafûrun).
İçinizden (sizden) kadınlarına sırt çevirenler *(zıhar ederek arkalarını dönenler) ki, onlar (eşleri) kendilerinin anneleri değildir. Onların anneleri, sadece onları doğuranlardır. Ve muhakkak ki bunu yapanlar gerçekten (dini) inkâr edici ve kulu günaha sokan ağır bir söz söylüyorlar. Muhakkak ki Allah; mutlaka (Bkz: Tahrim suresi 8 hükümlerini tekrar ihlal etmeyeceğinize dair kararlı samimi ve pişmanlık dolu nasuh) tövbeleri affeden ve mağfiret edendir.

İslâm öncesi Arap müşrik töresine göre bir adam, karısından soğuduğunda veya kendisinden uzak tutmak istediğinde ona, “sen bana anamın sırtı gibisin” diyerek ilişkisini keserdi. Bunun üzerine karısı artık adama yaklaşmazdı. Fakat bu eşler arası boşanma sayılmıyordu. Tam anlamıyla boşanmış sayılamayacağı için kadın hem başkasıyla evlenemiyor hem de boşanma ve miras haklarından da mahrum bırakılmış oluyordu. Aşağıdaki ayetlerinde zikredilen caydırıcı hükümler, Zıhar bahanesi getiren erkekler için geçerlidir.  Ayrıca Erkek zıhar yapmakla; İslam hükümlerinden çıkıp Arap müşrik töresini yaşamına uyguladığı için fıska düşüp kafir olur ve bu durum mümine bir kadına boşanma hakkı doğurmaktadır. {bkz: Bakara 221 Mumtehine 10 ve bkz Mücadele 5, 22} Bu yüzden şeriatta zıhar yapmak; kadının haklarını teslim etmek adına boşanma ilanı olarak kabul edilmiştir. ilaveten boşanmada, mehir, miras gibi İslam’ın temel hükümleri ve kaideleri geçerlidir. Bu ayetler; Kuran inmeden önce zıhar yapmış kişilere hitap eder ve aşağıda af koşulları bildirilmektedir. Nasuh tevbesi; Allah’ın hükümlerini asla ihlal etmeyeceğine dair, kararlı, samimi ve pişmanlık dolu edilmiş olan samimi tövbeye nasuh tövbesi denir. Bkz; Tahrim suresi 8 Bkz Ali İmran suresi 89,90

58/MUCÂDELE-3: Vellezîne yuzâhirûne min nisâihim summe yeûdûne li mâ kâlû fe tahrîru rekabetin min kabli en yetemâssâ, zâlikum tûazûne bih(bihî), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).
Onlar ki, kadınlarına sırt çevirip, sonra söyledikleri şeyden geri döner vazgeçerlerse. O taktirde temas etmeden önce (müşriklerden satın alarak) bir köleyi azad etsin. İşte size bu vaazediliyor ( af koşulları bu şekilde herkese açıklanıyor). Ve unutmayın ki; Allah, tüm yaptıklarınızdan haberdar olandır.

58/MUCÂDELE-4: Fe men lem yecid fe siyâmu şehreyni mutetâbiayni min kabli en yetemâssâ, fe men lem yestetı’ fe ıt’amu sittîne miskînâ(miskînen), zâlike li tû’minû billâhi ve resûlih(resûlihî), ve tilke hudûdullâh(hudûdullâhi), ve lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun).
Artık kim o imkanı bulamazsa, (maddi gücü yetmiyorsa) o taktirde (eşlerine) temas etmeden iki ay devamlı (ardarda) oruç tutsun. Fakat kim ki (sağlık sebebi ile oruca) da gücü yetmezse, o zaman altmış miskini (işsiz kalmış kimseyi) doyursun. İşte bu, (yaptırımlar), Allah’a ve O’nun Resûl’üne îmân ettiğiniz içindir. Ve bu, Allah’ın hudududur ve (hükmüne asi) kâfirler için elîm azap vardır.

58/MUCÂDELE-5: İnnelleziyne yuhâdûnellâhe ve resûlehu kubitû kemâ kubitellezîne min kablihim ve kad enzelnâ âyâtin beyyinât(beyyinâtin), ve lil kâfirîne azâbun muhîn(muhînun).
Muhakkak ki Allah’a ve O’nun Resûl’üne (Kuran ile bildirdiği hükümlerine ) muhalefet edenler, onlardan öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklar. Ve size (önce indirilen süre ve ayetlerde) açıklanmış olan (boşanma ve evlilik ile ilgili) âyetler  indirmiştik ve muhakkak (Allah’ın indirdiği hükümlerine uymayan) kâfirler için elbette alçaltıcı azap vardır.

Mücadele suresi iniş sırasına göre 104. sıradadır. Daha önce indirilmiş olan surelerde evlilik ve boşanma şartları sizlere hüküm edilmişti. Buyurulmaktadır.

58/MUCÂDELE-6: Yevme yeb’asu humullâhu cemîan fe yunebbiuhum bi mâ amilû, ahsâhullâhu ve nesûh(nesûhu), vallâhu alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).
O gün Allah hepsini beas edecek (ahirete tahric edip orada yeniden diriltecek). Sonra onlara, yeryüzünde yaptıkları her şeyi haber verecek. Allah, onların (yeryüzündeyken yapıp da) unuttuklarını bile (Bkz: Mutafifin suresi 6 , 21 emrindeki mukarrebun melekleri vasıtasıyla siccin isimli bir günah kayıt kitabına) sayarak kaydetti. O (Eş Şehid) Allah ki, herşeye şahittir.

58/MUCÂDELE-7: E lem tere ennellâhe ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), mâ yekûnu min necvâ selâsetin illâ huve râbiuhum ve lâ hamsetin illâ huve sâdisuhum ve lâ ednâ min zâlike ve lâ eksere illâ huve me’ahum eyne mâ kânû, summe yunebbiuhum bi mâ amilû yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), innellâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Allah’ın göklerde ve yerde olan herşeyi bildiğini görmedin mi? Üç kişi arasında gizli bir konuşma olmaz ki, onların dördüncüsü  O (Eş Şehid Allah) olmasın. Ve beş kişi (arasında gizli bir konuşma) olmaz ki, onların altıncısı O (müşahid Allah) olmasın. Ve bundan daha azı veya daha çoğu, nerede olurlarsa olsunlar, mutlaka O (Basir ve Semi Allah), onlarla beraberdir. Sonra kıyâmet günü, yaptıklarını onlara (amellerinin şifreli ve mühürlü bir şekilde kayıt altında tutulduğu o siccin günah kayıtlarından) haber verecektir. Muhakkak ki Allah; herşeyi en iyi bilendir.

58/MUCÂDELE-8: E lem tere ilellezîne nuhû aninnecvâ summe yeûdûne li mâ nuhû anhu ve yetenâcevne bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûl(resûli), ve izâ câûke hayyevke bi mâ lem yuhayyike bihillâhu, ve yekûlûne fî enfusihim lev lâ yuazzibunâllâhu bi mâ nekûl(nekûlu), hasbuhum cehennem(cehennemu), yaslevnehâ, febi’sel masîr(masîru).
Gizli konuşmaktan nehyedilenleri (men edilenleri) görmedin mi? Sonra nehyedildikleri şeye tekrar dönüyorlar. Aralarında günah, düşmanlık ve resûle isyan konularında gizli gizli konuşuyorlar. Ve (o münafıklar) sana geldikleri zaman, (seni aldatmak için) Allah’ın selâmı ile seni selâmladılar. Ve kendi aralarında: “Öyle ise (o gerçek Resul ise aramızda gizlice İslam hakkında) söylediklerimizden dolayı “şimdi Allah’ın bize azap etmesi gerekmez miydi?” diyorlar. (Bkz; 10 ve böylece küçümseyip alay ederek İslama karşı propagandalarını sürdürüyorlar) Odun olarak yaslanacakları o cehennem azabı onlara gerçekten yeter. İşte sonunda muhakkak varılacak olan o yer ne kötü.

58/MUCÂDELE-9: Yâ eyyuhellezîne âmenû iza tenâceytum fe lâ tetenâcev bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûli ve tenâcev bil birri vet takvâ, vettekûllâhellezî ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a aracısız, îmân ve teslim olanlar)! Aranızda gizlice konuştuğunuz zaman artık günah, düşmanlık ve resûle isyan konusunda gizli gizli konuşmayın. Birr ve takva konusunda aranızda müşavere edin (aranızda görüşün). Ve kendisine haşrolunacağınız (huzurunda toplanacağınız) Allah’a karşı takva sahibi olun.

58/MUCÂDELE-10: İnne men necvâ mineş şeytâni li yahzunellezîne âmenû ve leyse bi dârrihim şey’en illâ bi iznillâh(iznillâhî), ve alâllâhi fel yetevekkelil mû’minûn(mû’minûne).
Muhakkak ki necva (bu gizli fısıldaşmalar) şeytandandır, âmenû olan (Allah’a aracısız iman ve teslim olan) müminleri mahzun etmek içindir. Ve Allah’ın izni olmadıkça (şeytan) onlara bir darlık (sıkıntı) veremez. O halde mü’minler, Allah’a tevekkül etsinler.

58/MUCÂDELE-11: Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ kîle lekum tefessehû fîl mecâlisi fefsehû yefsehıllâhu lekum, ve izâ kîlenşuzû fenşuzû yerfeillahullezîne âmenû minkum vellezîne ûtûl ilme derecât(derecâtin), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).
Ey âmenû olanlar! Meclislerde size: “(Oturmak için Resul’e ) yer açın!” denildiği zaman, o taktirde yer açın. Allah da size yer açar (genişlik verir). Ve: “Kalkın!” denildiği zaman hemen kalkın! Ve böylece Allah, sizden âmenû olanların ve ilim verilmiş olanların derecelerini yükseltir. Ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

58/MUCÂDELE-12: Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ nâceytumur resûle fe kaddimû beyne yedey necvâkum sadakah(sadakaten), zâlike hayrun lekum ve athar(atharu), fe in lem tecidû fe innellâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Ey âmenû olanlar (Allah’a aracısız iman ve teslim olanlar)! Resûl’e gizli bir şey söylediğiniz zaman onunla gizli konuşmanızdan (başbaşa görüşmenizden) önce (Bkz;Tevbe Suresi 60 İslam’i yaşantının ihyası için) sadaka takdim ediniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır ve daha temizdir. Fakat  buna imkan bulamazsanız, o taktirde muhakkak ki Allah; Gafur’dur, Rahîm’dir.

58/MUCÂDELE-13: E eşfaktum en tukaddimû beyne yedey necvâkum sadekât(sadekâtin), fe iz lem tef’alû ve tâballâhu aleykum, fe ekîmûs salâte ve âtûz zekâte ve etîûllâhe ve resûleh(resûlehu), vallâhu habîrun bi mâ ta’melûn(ta’melûne).
Gizli (başbaşa) görüşmenizden önce sadaka vermekle (ailenizin zor durumda kalacağını düşünüp tereddüt edip sadaka vermekten) korktunuz mu? Öyleyse (maddi imkansızlıkla) bunu yapamadığınızda; O taktirde namazı ikame edin, zekâtınızı verin, Allah’a ve O’nun Resûl’üne itaat edin. Ve böylelikle Allah (bu takva amellerinizden sonra) sizin de tövbenizi kabul eder. Ve unutmayın ki; Allah, tüm yaptıklarınızdan haberdardır.

58/MUCÂDELE-14: E lem tere ilellezîne tevellev kavmen gadıballâhu aleyhim, mâ hum minkum ve lâ minhum ve yahlifûne alel kezibi ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).
Allah’ın kendilerine öfkelendiği (gadaplandığı) kavme (müşriklere) dönenleri (onları dost edinen münafıkları) görmedin mi? Onlar sizden değildir ve onlardan da değildir. Bilerek yalan yere yemin ederler.

58/MUCÂDELE-15: E addallâhu lehum azâben şedîdâ(şedîden), innehum sâe mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Allah, onlara (münafıklara) şiddetli azap hazırladı. Muhakkak ki onların yapmış oldukları şey (çok) kötü.

58/MUCÂDELE-16: İttehazû eymânehum cunneten fe saddû an sebîlillâhi fe lehum azâbun muhîn(muhînun).
Yeminlerini siper edindiler. Böylece (insanları) Allah’ın yolundan men ettiler. Artık onlar için alçaltıcı (hem dünya hem ahirette rüsva edici) azap vardır.

58/MUCÂDELE-17: Len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum min allâhi şey’â(şey’en), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Onların malları ve evlâtları, Allah’tan gelecek bir şeye (azaba) karşı onlara asla fayda vermez. İşte onlar, ateş ehlidir, orada ebediyen kalacak olanlardır.

58/MUCÂDELE-18: Yevme yeb’asuhumullâhu cemîan fe yahlifûne lehu kemâ yahlifûne lekum ve yahsebûne ennehum alâ şey’in, e lâ innehum humul kâzibûn(kâzibûne).
O gün Allah hepsini beas edecek (yeniden diriltecek). O zaman size yemin ettikleri gibi O’na da yemin edecekler. Ve Onlar şimdilik kendilerinin bir şey (küfür imanında oldukları halde kendilerini sıratı seviye) üzerinde olduklarını sanırlar. Oysa onlar; Gerçekten yalancı değil mi?

58/MUCÂDELE-19: İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hizbuş şeytân(şeytâni), elâ inne hizbeşşeytâni humul hâsirûn(hâsirûne).
(Çünkü;) Şeytan onları kuşattı. Böylece Allah’ın * Zikr’ini onlara unutturdu. İşte onlar, şeytanın taraftarlarıdır. Şeytanın taraftarları, gerçekten hüsranda olanlar, onlar değil mi?

Hükümlerine sadakat dairesinde sınamak gayesiyle yeryüzüne gönderdiği insanoğlu için, Hüküm ve Hikmet sahibi Hakim Allah, her dönem Resul’leri vasıtasıyla sınanma hükümlerini ihtiva eden buyruklarını iletmiştir. Her dönem gönderdiği hükümler {bkz; Beyyine suresi 3} aynı olduğu için, “hükümlerin tekrarı” manasıyla Kuran’ın ana ismi Zikr’dir. Kuran’ın ve Hz Musa’ya gönderilen Tevrat’ın ve Hz İsa’ya gönderilen İncil’in ve diğer Resul’lere gönderilen kitapların ortak ismi, aynı hükümleri barındırdığı için “hükümlerin tekrarı” manasıyla zikr’dir. Zikr tek tanrılı “İslam dininin hüküm kitabının ortak ismi” iken; Kuran Tevrat veya İncil gibi isimler Zikr’in {bkz; Rad suresi 38} dönemsel niteleyici adlarıdır. Diğer kitaplar aracılar tarafından tahrif edildiği için bu nedenle Aziz Allah SÂD suresi 1. ayetinde Kur’an’dan “Zikr kitabının sahibi” yani “içinde İslam hükümlerini eksiksiz barındıran yegane kitap” olduğunu vurgulamaktadır.

58/MUCÂDELE-20: İnnellezîne yuhâddûnallâhe ve resûlehû ulâike fîl ezellîn(ezellîne).
Muhakkak ki Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı haddi (şer-i haddi/şeriatı// Zikr/Kur’an hükümleriyle Allah’ın yasakladığı sınırları) aşanlar, işte onlar zillet içindedirler.

58/MUCÂDELE-21: Keteballâhu le aglibenne ene ve rusulî, innallâhe kaviyyun azîz(azîzun).
Allah: “Ben ve elçilerim her dönem mutlaka gâlip gelecek.” diye hükmünü yazdı. Muhakkak ki Allah; Kavî’dir (kuvvetlidir), Azîz’dir.

Kim Allah’ı o’nun elçisini ve mü’minleri dost tutarsa bilsin ki, galip gelecek olanlar daima Allah’ın taraftarlarıdır. Maide suresi 56

58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yû’munûne billâhi vel yevmil âhîri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minh(minhu), ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizbullâhi humul muflihûn(muflihûne).
Allah’a ve ahiret gününe îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın.Babaları oğulları kardeşleri veya aşiretinden olsa bile. İşte onlar ki, Allah onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve böylece, Kendi katından bir ruh ile (Cebrail A.S ile) onları destekledi. Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve çünkü (yeryüzündeyken takva sahibi itaatkar sadık kullardan olmaları sebebiyle) Allah da onlardan razı oldu. İşte onlar, Allah’ın hizbidirler. ( aracıları ve sahte ilahlarını terkedip ancak ve sadece Allah’ın huzurunda eğilip saf duran ve yalnızca Allah’ın hükümlerine itaatkar olan Allah’ın taraftarlarıdır.) Gerçekten Allah’ın taraftarı olanlar, felâha erenler değil mi?