Bismillâhirrahmânirrahîm
80/ABESE-1: Abese ve tevellâ.
Yüzünü ekşitti ve başını çevirdi (umursamaz bir ifadeyle ilgilenmedi).
80/ABESE-2: En câehul a’mâ.
Âmâ olan bir kişinin ona (Allah’ın hükümlerini öğrenmek için) gelmesi sebebiyle
80/ABESE-3: Ve mâ yudrîke leallehu yezzekkâ.
Ve sen bilemezsin, o sana (Allah’ın dilemesi ve hikmetiyle gönderilmiştir) umulur ki böylece o tezkiye olur.
80/ABESE-4: Ev yezzekkeru fe tenfeahuz zikrâ.
Veya öğüt alır, böylece bu öğüt ona fayda verir.
80/ABESE-5: Emmâ menistagnâ.
Fakat kendisini müstağni gören
El Müstean Allah ; İnsanların baş edemeyeceği, hastalıklar, kazalar, belalar ve karşılaşabilecekleri türlü çeşitli musibetlerin önceden önlenmesinde ve sonradan giderilmesinde kulların yardım isteyebileceği yegane kudret ve tek meab demektir. Müstağni; El müstean Allah’ın yardımlarına ihtiyaç duymayan ve kendisini yeterli gören demektir. Yeryüzüne sınanmak üzere gönderildiği halde; Öldükten sonra ahiret yaşamına ceza veya ödül mukabilinde tekrardan geri dönmeyeceğini düşünmekle, kişinin yeryüzünde kul sorumluluklarını terkedip, kendisini hem yeryüzünde hem de ahirette El Müstean Allah’a ve yardımlarına muhtaç görmemesi; “kişinin kendisini kendi gerçeğinden üstün görme saplantısı” olarak tarif edilen kibir denen savunma mekanizmasının tezahürüdür. Çünkü; El müstean Allah; İnsanların baş edemeyeceği, çeşitli hastalıklar, kazalar, belalar ve karşılaşabilecekleri türlü çeşitli musibetlerin önceden önlenmesinde tek ve yegane kudret olduğu kadar ahirette hesap gününde kulların rahmetine ve merhametine sığınabileceği yegane meab’dır. (sığınaktır)
80/ABESE-6: Fe ente lehu tesaddâ.
Oysa sen, ona yöneliyorsun.
80/ABESE-7: Ve mâ aleyke ellâ yezzekkâ.
Ve onun tezkiye olmamasında, senin üzerinde bir sorumluluk yoktur.
80/ABESE-8: Ve emmâ men câeke yes’â.
Halbuki sana koşarak gelen kimse.
80/ABESE-9: Ve huve yahşâ.
Ve o huşû duyuyor.
80/ABESE-10: Fe ente anhu telehhâ.
Oysa sen, onunla ilgilenmiyorsun.
80/ABESE-11: Kellâ innehâ tezkirah(tezkiratun).
Hayır, muhakkak ki bu öğütler bir Zikir’dir.
80/ABESE-12: Fe men şâe zekerah(zekerahu).
Artık dileyen kimse, zikreder.
Hükümlerine sadakat dairesinde sınamak gayesiyle yeryüzüne gönderdiği insanoğlu için Hüküm ve Hikmet sahibi Hakim Allah; Her dönem Resul’leri ile sınanma hükümlerini ihtiva eden buyruklarını iletmiştir. Ve {Bkz; Beyyine suresi 3} Her dönem gönderdiği hükümler aynı olduğu için, “hükümlerin tekrarı” manasıyla Kuran’ın ana ismi zikir’dir. Kuran’ın ve Hz Musa’ya gönderilen Tevrat’ın ve Hz İsa’ya gönderilen İncil’in ve diğer Resul’lere gönderilen kitapların ortak ismi, aynı hükümleri barındırdığı için “hükümlerin tekrarı” manasıyla zikir’dir. Zikir tek tanrılı “İslam dininin hüküm kitabının ortak ismi” iken; Kuran, Tevrat veya İncil gibi isimler Zikr’in {bkz:Rad suresi 38} dönemsel niteleyici adlarıdır. Ve {Bkz Bakara suresi 100,101} Geçmişte gönderilen tüm kitaplar {Bkz Hicr suresi 90} muktesim müşrikler tarafından tahrif edildiği için bu nedenle Aziz Allah SÂD suresi 1. ayetinde Kur’an’dan “Zikr kitabının sahibi” yani “içinde İslam hükümlerini eksiksiz barındıran yegane kitap” olduğunu vurgulamıştır “Abesle iştigal etmek” öğüdü/deyimi; “ Vedud ve Veli Allah’ın Abese suresi kıssasında örneklediği üzere; gözleri görmeyen ama bir kişiyi Resul’üne yönlendirişi gibi “Allah’ın dilediği kulunu sıratı mustakime/hidayete ulaştırdığını” anlatan bir çıkarımdır. Ve tebliğe muhatap gönderileni hangi davranışlarıyla ayırt edeceğimizi de anlatması hasebiyle abese kıssası tebliğde tevhid yöntemidir. “Aziz Allah’ın dilediği kulunu sıratı mustakime ulaştıracağı hükmü” Resul’lere indirilen diğer tüm kitaplarda da mevcut olduğu için 11. ayetinde “bu öğütler bir zikirdir”. Buyurulmaktadır.
80/ABESE-13: Fî suhufin mukerrameh(mukerrametin).
O (Zikir), mükerrem (şerefli) sayfalardadır.
80/ABESE-14: Merfûatin mutahherah(mutahheratin).
Yüceltilmiş, mutahhar kılınmış (sayfalardadır).
80/ABESE-15: Bi eydî seferah(seferatin).
Sefirlerin (kâtiplerin) elleri ile.
80/ABESE-16: Kirâmin berarah(beraratin).
Kerim olan sadıkların (elleri ile yazılmıştır).
80/ABESE-17: Kutilel insânu mâ ekferah(ekferahu).
O (Allah’a) çok nankörlük eden insan kahroldu. (kendi kendisini mahvetti)
80/ABESE-18: Min eyyi şey’in halakah(halakahu).
(Allah) onu hangi şeyden yarattı?
80/ABESE-19: Min nutfeh(nutfetin), halakahu fe kadderah(kadderahu).
Nutfeden (bir damladan onu yarattı), sonra da ona kader (sınanmak adına bir ömür/süre) tayin etti.
80/ABESE-20: Summes sebîle yesserah(yesserahu).
Sonra (Sırat-ı müstakim/Hidayet) yolu (Resulleri ve kitabı ile) ona kolaylaştırdı.
80/ABESE-21: Summe emâtehu fe akberah(akberahu).
Sonra onu öldürdü, böylece onu kabire koydurdu.
80/ABESE-22: Summe izâ şâe enşerah(enşerahu).
Sonra onu dilediği zaman neşredecek (ahirette diriltecek).
80/ABESE-23: Kellâ lemmâ yakdı mâ emerah(emerahu).
Hayır, (insan yeryüzüne Allah’a sadakat dairesinde sınanmak üzere gönderildiği halde) Allah’ın ona emrettiği şeyi (Kuran ile bildirdiği/hüküm ettiği emir ve yasaklarını) kada etmedi (yerine getirmedi)
80/ABESE-24: Felyanzuril insânu ilâ taâmih(taâmihî).
İşte insan (sınav müddetince/ahiret hesap gününe kadar şimdilik) yemeğine baksın.
80/ABESE-25: Ennâ sabebnel mâe sabbâ(sabben).
(Oysa) Biz, (sınanmaları amacında yeryüzünde) suyu nasıl akıttıkça akıttık.
80/ABESE-26: Summe şekaknel arda şakkâ(şakkan).
Sonra yeri öyle bir yarışla yardık ki.
80/ABESE-27: Fe enbetnâ fîhâ habbâ(habben).
Böylece orada taneler yetiştirdik.
80/ABESE-28: Ve ineben ve kadbâ(kadben).
Ve üzümler ve yoncalar.
80/ABESE-29: Ve zeytûnen ve nahlâ(nahlen).
Ve zeytinler ve hurmalar.
80/ABESE-30: Ve hadâika gulbâ(gulben).
Ve ağaçları iç içe olmuş dalları birbirine girmiş bahçeler.
80/ABESE-31: Ve fâkiheten ve ebbâ(ebben).
Ve meyveler ve mer’alar (otlaklar).
80/ABESE-32: Metâan lekum ve li en’âmikum.
Sizin ve hayvanlarınız için bir meta olarak (geçici sınav dünya süresince faydalanmanız için).
80/ABESE-33: Fe izâ câetis sahhâh(sahhâtu).
Fakat o sahha geldiği (sınanma meydanı olarak yarattığımız yeryüzünün yüksek bir ses dalgası ile yok edilmeye başlandığı o kıyamet günü geldiği) zaman.
Dünyamız, kalınlık, yoğunluk ve sıcaklıkları itibarıyla,birbirinden farklı, iç içe geçmiş katmanlardan oluşur. (1 çekirdek 2. Manto 3. Taşküre (litosfer)) Çekirdek; Dünyanın en iç bölümünü (katmanını) oluşturur ve ağırlık bakımından en ağır elementlerin olduğu en yoğun bölümdür. Çekirdek tabakası da iç ve dış olmak üzere ikiye ayrılır İç çekirdeği meydana getiren Demir-nikel karışımı aşırı yüksek basınç ve yüksek ısı nedeniyle kristal haldedir. Bu metaller dış çekirdekte basınç daha az olduğu için ergimiş haldedir. İç ve dış çekirdek tabakası toplam olarak dünyamızın %80 ağırlığını teşkil eder. Nebe suresi 18~21. Ve Vakıa suresi 1~7 açıklandığı gibi; Kıyamet dıştan gelen “sahha” anılan yüksek frekansta bir ses dalgası ile aniden başlayacak ve Araf suresi 187. ayetiyle açıklandığı üzere ; dışarıdan gelen bu sesin yarattığı büyük bir basınçla birlikte dünya yoğunlaşıp daha da ağırlaşacak ve ardından Zilzal suresi 2. ayetinde vurgulandığı gibi; Yoğunlaşıp ağırlaşmış olan dünya, en iç katmandan ve en ağır noktadan başlayarak ağırlıklarını, aşırı hızda genleşerek veya infilak ederek veya püskürtmek suretiyle “dışa doğru savuracağı” açıklanmaktadır. Ve ayrıca Vakıa suresi ve Nebe suresinde de açıklandığı gibi bu ses/sahha frekansı aynı zamanda dünya ile birlikte madde alemi olarak anılan evreni de yok edip, sanki daha önce evrenin yerinde hiçbir şey var olmamış gibi, adeta bir serap misali varlık yerini hiçliğe bıraktıktan sonra ahiret hayatının başlayacağı vurgulanmaktadır. Kuran’da “Sayha” zikredilen ses dalgası ile belli bir kavmin yaşadığı bölgeler/ülkeler helak edilirken, “sahha” olarak zikredilen daha yüksek bir ses dalgasının hem dünyayı hem de evreni yok edeceği açıklanmaktadır.
80/ABESE-34: Yevme yefirrul mer’u min ehîh(ehîhi).
İşte O gün kişi kardeşinden bile kaçar.
80/ABESE-35: Ve ummihî ve ebîh(ebîhi).
Ve annesinden ve babasından.
80/ABESE-36: Ve sâhıbetihî ve benîh(benîhi).
Ve eşinden ve oğlundan.
80/ABESE-37: Li kullimriin minhum yevmeizin şe’nun yugnîh(yugnîhi).
Onların hepsinin, o gün (neşredildikleri ahirette/hesap gününde), ayrı ayrı kendilerini meşgul eden bir şe’ni (işi başından aşkın bir hali) vardır.
80/ABESE-38: Vucûhun yevmeizin musfirah(musfiratun).
O gün (ahirette/hesap gününde) bazı parlayan yüzler vardır.
80/ABESE-39: Dâhıketun mustebşirah(mustebşiratun).
(Cennet ile) Müjdelenmiş gülen yüzler (vardır).
80/ABESE-40: Ve vucûhun yevmeizin aleyhâ gaberah(gaberatun).
Ve o gün (hesap/izin günü), üzeri tozlu (toza toprağa bulanmış) yüzler vardır.
80/ABESE-41: Terhekuhâ katerah(kateratun).
İşte Onlar ki yüzlerini orada karanlık kaplar.
80/ABESE-42: Ulâike humul keferetul fecerah(feceratu).
İşte onlar, kâfirdir, facirdir. (Yeryüzünde sınanırken hükmüne yüz çevirmekle Allah’a isyan etmiş asilerdir)